rıhtıma indim seni vapurdan alıp karşılamak için.her zamanki gülümseyişini giymiştin üzerine.ışıl ışıldın.sarılıp,öptüm.
sonra güzel bir köşe bulduk kendimize.oturduk.kediler peşimizi bırakmıyordu.ekmek arası balığımızdan pay almak,nemalanmak istiyorlardı.birini sevmek istedin.yırtıcı bir kadın gibi geri tepti seni.ama bu seni yıldırmadı.
ardından deniz kenarına attık kendimizi.birer fincan kahve döküp,sigara söndürüyorduk eski kötü anılarımızın üzerine.benim travmalarım vardı sadece sana anlattığım.senin heveslerin,başarıların vardı benimle paylaşırken gözlerini parlatan.havadan sudan konuşarak akşamı getirdik,güneşi batırmak üzereydik.
deniz kenarındaki kayalar paklardı bizi.üstlerine çıkıp birer sigara daha...hatta sen sigaralardan birini sonsuz bir uçuruma yuvarladın.bu bizi baya neşelendirmişti.kahkahalarla güldük.dakikalarca.
zaten seninle üzerine anıra anıra güleceğimiz,saçmalayacağımız tonla şey var ya,hani sen de bilirsin.illa bir şeyler bizi gülme krizine sokar yolun orta yerinde...
bir ağaç bulduk kendimize altına oturup soluklanacak.çimlere yayıldık,üstlerine köpeklerin işeyip işemediğini umursamaksızın..sen kucağıma yattın.saçlarınla oynadım oynadım ve oynadım..sanki sen düşler ülkesindeki bay Alice'imdin benim.ya da herhangi bir peri masalındaki prens.beyaz yüzlü prens.kirpiklerin sanki olduklarından daha uzundu.suratının aklığından göz kapaklarındaki damarlar belli oluyordu hafifçe.bana roman kahramanlarını hatırlatıyordun.soyluları,şövalyeleri,silahşörleri ve kraliyet kanından olanları...
yüzünü ellerimin arasına alıp seviyordum.zaman öyle hızlı koşuyordu ki..biraz soğuk oldu hava.kalktık.yürümeye başladık.
"parmaklıklara dokunmayın.yeni boyandı."tabelası okunuyordu.onlara değmemeye çalışarak sarktık denize doğru.belime sarıldın.
suda denizanaları yüzüyordu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder