On dokuz yaşında olma bir bencillik dönemidir ve kişi o yaştayken her şey kendi çevresine dönüyormuş gibi hisseder. Oysa benim o dönemimde ulaşamayacağım birçok şey vardı ve onlara değer veriyorum. Bir daktilo makinesi edinmiştim ve makineyi her pislik çukuru evimden ötekine taşıyıp duruyordum. Her dakika ağzımda bir sigara ve cebimde bir sigara paketiyle yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Orta yaşlarda verilecek ödünler uzaklardaydı ve yaşlılık döneminde işitilecek hakaretler ufukların ötesindeydi. Bob Seger'in bir şarkısında dillendirdiği gibi ben bunları kamyon satarken kullanıyordum. O yaşımda kendimi sınırsız güçlü ve iyimserlikle dolu buluyordum. Ceplerim boştu ama kafam ve kalbim söylemek istediğim, anlatmayı dilediğim öykülerle dopdoluydu. Bunlar size şu anda basmakalıp sözler gibi gelebilir, ama o sıralarda kendimi görkemli biriymiş gibi hissediyordum. Soğukkanlıydım. Her şeyden çok okurumun savunma sınırlarının içine girmek, o sınırları parçalayıp ırzına geçmek; okurlarımı sonsuza dek başka hiçbir şeyle değil, ama öykülerimle etkileyip değiştirmek istiyordum. Bunları yapabileceğimi ve daha önce de yapmış olduğumu duyumsuyordum.
Stephen King-Kara kule I ( Silahşor)
"sunuş"tan alıntı.