11 Eylül 2013 Çarşamba

---



içi tamamen boşaltılmış,
tahnit edilmiş,
yaralı bir kuş gibi halim..
hissetmeyi hissedemez olmuş artık.

13 Mayıs 2013 Pazartesi

başlık yok



bir şey oldu,
sütümüz ekşidi.
bir şey oldu,
bayatladı her şey.

karnımda uçuşan hani o aptal kelebekler;
baharın sona ermesiyle hepsi geberip gitti..

zaten bahar mevsimi etmişti işin içine,
kanatları delik deşik olmuştu.

o aptal ağrıyı çok özledim..




9 Mayıs 2013 Perşembe

bauhaus çok severim ben mesela.




All we ever wanted was everything
 
       All we ever got was cold 
       Get up, eat jelly 
       Sandwich bars, and barbed wire 
       Squash every week into a day ...

5 Mayıs 2013 Pazar

Tanrı'nın gizemli yöntemleri vardır..





William Cowper (1731–1800)

God Moves in Mysterious Ways

God moves in a mysterious way,
His wonders to perform;
He plants his footsteps in the sea,
And rides upon the storm.

Deep in unfathomable mines
Of never failing skill,
He treasures up his bright designs,
And works his sovereign will.

Ye fearful saints, fresh courage take,
The clouds ye so much dread
are big with mercy, and shall break
In blessings on your head.

Judge not the Lord by feeble sense,
But trust him for his grace;
Behind a frowning providence,
He hides a smiling face.

His purposes will ripen fast,
Unfolding every hour;
The bud may have a bitter taste,
But sweet will be the flower.

Blind unbelief is sure to err,
And scan his work in vain;
God is his own interpreter,
And he will make it plain.

William Cowper was a British poet and hymnist. He struggled throughout his life with depression, doubts, and fears.






28 Mart 2013 Perşembe

siyaha boya her şeyi!

 Sözlerde bize ne anlatıyor Mick Jagger?

"I see a red door and I want it painted black
No colors anymore I want them to turn black
I see the girls walk by dressed in their summer clothes
I have to turn my head until my darkness goes"

Kırmızı bir kapı görüyorum ve siyaha boyalı istiyorum onu. Hiçbir renk yok artık hepsi siyaha dönsün istiyorum. Yazlık elbiseleri içinde yürüyen kızlar görüyorum
Karanlığım kaybolana kadar kafamı çeviriyorum.

  
 "I see a line of cars and they're all painted black
With flowers and my love both never to come back
I see people turn their heads and quickly look away
Like a new born baby it just happens every day"

Bir dizi araba görüyorum ve hepsi siyah renkte.
Çiçeklerle birlikte aşkım, asla geri dönmeyecekler.
Görüyorum; insanlar kafalarını çevirip hızla başka yöne bakıyor
yeni doğmuş bir bebek gibi her gün böyle oluyor.


 "I look inside myself and see my heart is black
I see my red door and must have it painted black
Maybe then I'll fade away and not have to face the facts
It's not easy facin' up when your whole world is black"

İçime dönüp baktığımda görüyorum ki kalbim de kararmış.
Kırmızı kapımı görüyorum ve onu siyaha boyamalıyım.
Belki ozaman yok olup giderim ve gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalmam.
Tüm dünyan kapkarayken 'yüzleşmek' kolay değil.


 "No more will my green sea go turn a deeper blue
I could not foresee this thing happening to you
If I look hard enough into the settin' sun
My love will laugh with me before the mornin' comes"

Artık yeşil denizim daha koyu bir maviye dönüşmeyecek
Bunun sana olup olamayacağını önceden tahmin edemem
Eğer batan güneşe yeterince bakarsam 
sabah olmadan aşkım benimle birlikte gülecek

"I wanna see it painted, painted black
Black as night, black as coal
I wanna see the sun blotted out from the sky
I wanna see it painted, painted, painted, painted black
Yeah!

Hmm, hmm, hmm,..."

Boyanmasını , siyaha boyanmasını istiyorum
Gece kadar, kömür kadar siyah
Güneşin gök yüzünden siktirolup gittiğini görmek istiyorum
siyaha, siyaha, siyaha, siyaha boyalı görmek istiyorum her şeyi !
hmm hmm hmm.

ve şarkıda en sevdiğim kısım bu son bölüm.. 

ben de gökteki güneş gibi gideyim şimdi
:)


  

19 Mart 2013 Salı

hayat bi muamma, hele gece yarılarında



 sylvia plath ım belki de ben,
 yaratıcılığını yitirdiği için intiharı seçen
 ve katletmeyen çocuklarını kendiyle birlikte.
 bunalımdan çıkamayan bir türlü her geçen gün.

 bense ıslanmış, ucu buruşmuş yara bandımla,
 soğuk mutfağımın bir köşesinde ayakta
 ölümüne içime çekerken sigaramın zehrini,
 o kelimedeki "i" sesli harfi gibi düştü gitti
 gözümün önünden en genç ve körpe yıllarım.

 ne kadar uçarsan havalarda
 o kadar yerin dibine çakılırsın jet hızıyla,
 ne kadar çok uzaklaşırsan evinden,
 o kadar çok gerisin geri yürümek zorunda   kalırsın debelene debelene..
  
 
 nefret beni içine alıp sarmalamaya çalıştı
 evet bu kelime öldürür insanı
 aç kapıyı da gireyim içine
 saklanacak hiç yerim yok
 hadi şov başlasın.
 bu duygu beni aşağılıyor,
 daha da diplere
 dibe dibe dibe durmadan...
 gidiyorum
 akıyorum,
 ve sonunda
 sanırım çakıldım kaldım!
 TAK!  

14 Aralık 2012 Cuma

bir tutam King.



On dokuz yaşında olma bir bencillik dönemidir ve kişi o yaştayken her şey kendi çevresine dönüyormuş gibi hisseder. Oysa benim o dönemimde ulaşamayacağım birçok şey vardı ve onlara değer veriyorum. Bir daktilo makinesi edinmiştim ve makineyi her pislik çukuru evimden ötekine taşıyıp duruyordum. Her dakika ağzımda bir sigara ve cebimde bir sigara paketiyle yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Orta yaşlarda verilecek ödünler uzaklardaydı ve yaşlılık döneminde işitilecek hakaretler ufukların ötesindeydi. Bob Seger'in bir şarkısında dillendirdiği gibi ben bunları kamyon satarken kullanıyordum. O yaşımda kendimi sınırsız güçlü ve iyimserlikle dolu buluyordum. Ceplerim boştu ama kafam ve kalbim söylemek istediğim, anlatmayı dilediğim öykülerle dopdoluydu. Bunlar size şu anda basmakalıp sözler gibi gelebilir, ama o sıralarda kendimi görkemli biriymiş gibi hissediyordum. Soğukkanlıydım. Her şeyden çok okurumun savunma sınırlarının içine girmek, o sınırları parçalayıp ırzına geçmek; okurlarımı sonsuza dek başka hiçbir şeyle değil, ama öykülerimle etkileyip değiştirmek istiyordum. Bunları yapabileceğimi ve daha önce de yapmış olduğumu duyumsuyordum. 

Stephen King-Kara kule I ( Silahşor)
"sunuş"tan alıntı.